HABERLER
HABERLER
Eyüboğlu’ndan Cambridge’e…
27 Ocak 2014 Pazartesi
i, öncelikle seni kutluyoruz. Eyüboğlu’ndan mezunsun ve eğitimine Cambridge Üniversitesi’nde devam ediyorsun. Bu süreci paylaşır mısın bizimle…
Benim şansım erken yaşta ilgi alanlarımı anlamamı sağlayan stajlar yapabilmek oldu. Sosyal bilimlere olan ilgimin farkındaydım ancak özellikle İngiltere’de okumak istiyorsanız üniversite başvuru yazılarında belirli bir alana olan tutkunuzu ve bu alanda kendinizi geliştirmek için lise boyunca yaptıklarınızı detaylı bir biçimde göstermeniz gerekir. Bu anlamda dokuzuncu sınıftan beri birden fazla insan hakları kuruluşunun işleyişini görmek, radyo ve gazetelerde çalışmak ufkumu açtı. Cambridge’deki “Human Social and Political Sciences” bölümüne kabulümü de IB notumun dışında, büyük ölçüde bu deneyimlere borçluyum. İngiliz sistemi, Amerikan sisteminin aksine bölümler arası geçişlerin zor olduğu, alınabilecek dersler açısından kişiye özel esneklikler tanımayan bir sistem. Cambridge’de bu sene açılan bölüm bu bakımdan benim için büyük bir şans, çünkü bu programda ilk sene uluslararası ilişkilerden arkeolojiye dört disiplini ana dal olarak okuyabiliyorsunuz. Bölümümde dünyanın farklı ülkelerinden 175 öğrenci var. Ben siyaset, sosyoloji, sosyal ve biyolojik Antropoloji okuyorum. Akademik olarak oldukça yoğun ama aynı zamanda renkli, dinamik, ilham verici bir atmosfer.
Seni bu bölümleri tercih etmeye yönelten ne oldu?
İnsan hakları ve adalet, büyüdüğüm ortamın da etkisiyle her zaman temel değerlerim oldu. Londra’daki REDRESS isimli işkence mağdurlarına hukuki destek veren insan hakları örgütünde çalışmak, Açık Radyo’da çocuk hakları üzerine program yapmak ya da Agos gazetesinde staj yapmak bunu biraz daha anlamamı sağladı. Cambridge’de aldığım dersler günümüz insanını ve insan davranışlarını farklı yönleriyle (sosyolojik, antropolojik, psikolojik) inceliyor. İnsanı ve daha sonra çevremizdeki eşitsizliğin, nefretin, ayrımcılığın kökenlerini anlayabilmek; biraz da bu tabloyu değiştirmek için bir şeyler yapabilmenin ilk adımı olduğu için önemli bence.
Üniversite eğitiminin sonunda nasıl bir iş hayatı hedefliyorsun? Bu konudaki ön görün nedir?
Şu an henüz bunu söylemek için erken ama siyasetin ve sanatın hep benimle olacağını düşünüyorum. İnsan hakları örgütleri ya da Birleşmiş Milletler olabilir.
Sanatla ilgin nasıl, ne zaman oluştu?
Piyano ve perküsyon vasıtasıyla müzik hayatımın hep bir parçasıydı ama resme olan tutkumu IB’de seçtiğim Görsel Sanatlar dersi sayesinde fark ettim. Yaratma süreci, ciddi disiplin isteyen bir süreç. Benim en büyük eksiklerimden biriydi disiplinli çalışmak. IB-Art dersi gereği, düzenli aralıklarla alt yapısı olan, eskizlerle kanıtlanmış, fikir olarak temellendirilmiş, konu hakkındaki diğer önemli çalışmalar incelenmiş bir biçimde özgün eserler ortaya koymanız gerekiyor. Sanat dersi bu disiplini geliştirmeme ciddi katkı sağladı. Bu iki yıllık üretim sürecimin temasını “kırmızı” olarak belirlemiştim ve töre, ırkçılık, milliyetçilik, manipülasyon gibi temaları ele aldım. Her ne kadar başlangıçta benim için sanat toplumsal değişim için yalnız bir araç olsa da, iki yılın sonuna doğru Jung’un kullandığı anlamda “gölge” ve bilinçaltı üzerine kafa yorduğum bireysel bir süreç haline geldi. Örneğin 1 m^3 Elma heykeli, doğru malzemeyi bulmakta çok zorlandığım, sık sık çöktüğü için belirli kısımlarını tekrar tekrar yaptığım ve iki yıla yayılan sebat ve sabır testi oldu. Bu anlamda kendim dahil herkesin umudu kestiği Elma projesi, yaratma sürecinin doğası adına da hayati dersler verdi. “Deutungshoheit” adlı elma heykelinin temel amacı tek bir (dinsel) metnin yorumlama farklılıklarına ve bu yorumlama otoritesinin kimi zaman, özellikle kadının üretkenliğinin değişen konumu açısından, yıkıcı sonuçlarına dikkat çekmekti.
Mavi, Eyüboğlulu olmak senin için ne ifade ediyor? Bundan da söz eder misin…
Eyüboğlu sosyal anlamda pek çok kapı açtı. Okulda eğitim gördüğüm yıllar içerisinde çok sayıda kulüp çalışmasına katıldım. Münazara Kulübü, MUN (Model United Nations) Kulübü, DI (Destination Imagination) Kulübü, Yaratıcılık Kulübü, Basın Yayın Kulübü yer aldığım kulüplerdi. İngilizce hocamız Ayşe Tanakol’un desteği ile yurt dışında ve yurt içinde MUN Konferanslarına katıldım. MUN Kulübü’nde olmak konferans ve parlamento dilini öğrenmek açısından son derece yararlıydı. Sonraki yıllarda münazara kulübünde aktif olarak yer almak da benim için oldukça keyifli bir deneyimdi. Felsefi metinler üzerine temel bilgilerim yetersiz olmasına karşın iki kez Felsefe Olimpiyatlarına katılmak felsefeyle daha yakından ilgilenmemi sağladı, “ceza sisteminin etiği” ve “ırkçılığın kökenleri” üzerine yazılar yazdım.
Eyüboğlu’ndaki IB programı üniversitedeki okuma temposuna ve akademik yazı türüne alıştırması bakımından geliştirici bir program. Bu program çerçevesinde yazdığımız Extended Essay ve TOK Essay benzeri yazılar da benzer şekilde, yazma disiplinini geliştirmek açısından faydalı oldu. IB’nin birinci yılında tarih derslerinde Aydan Demirkuş ile yaptığımız akademik makale yazma çalışmalarının katkısını hala görüyorum.
Son olarak, üniversite tercihi yapacak genç arkadaşlarına neler önerirsin?
Zamanlarını ve enerjilerini önce ilgi alanlarını bulmaya harcamalarını. Bunu Cambridge’de okuyan birinden duymak ne kadar inandırıcı olur bilmiyorum ama tercihleri bölümlere göre değil üniversitenin isminin bilinirliğine göre yapmak en yanlış eğilimlerden biri. Okuyarak, staj yaparak kendilerini keşfetmelerini ve üniversitenin gelecekte yapmak (ve olmak) istedikleri için yalnızca bir adım olduğunu unutmamalarını... Yurt dışını hedefleyenler için bu anlamda yaptıkları her şey kabullerini de olumlu etkileyecektir. Cambridge gibi üniversitelere her yıl milyonlarca öğrenci başvuruda bulunuyor, ki bu öğrencilerin büyük çoğunluğu okul birincileri. Sizin diğer akademik başarısı kuvvetli öğrencilerin arasından sıyrılmanızı sağlayacak olan ise ilginiz, merakınız, heyecanınız ve alana getirdiğiniz özgün bakış açınız oluyor. Ne yazık ki Türkiye’deki sınav sistemi bu tür bir yaklaşımı desteklemiyor, okumak istediğiniz alandaki donanımınızla değil, dört temel dersteki soru çözme beceriniz ve hafızanız ile sınanıyorsunuz. Pek çok öğrenci ne okuyacağı üzerine düşünmeyi dershane bittikten, sonuçlar geldikten sonraki o kısa süreye bırakıyor ister istemez. Eyüboğlu’nda okuyan öğrenciler Türkiye’nin geneline göre maddi açıdan da, okulun sağladığı olanaklar açısından da çok şanslı öğrenciler. Sevdikleri, ilgi duydukları alanları keşfetmek için farklı uluslararası etkinliklere katılmak, üstelik bu alanları meslek olarak da seçebilmek gibi pek çok çocuğun hayal edemeyeceği imkanları var. Bu şansı iyi değerlendirmelerini, lisenin ilk yıllarını kendilerini geliştirmeye, tanımaya harcamalarını öneririm.